21 Temmuz 2009 Salı

Tasavvuf

Elçiler ve kutsal kitapların gelişi ile birlikte Dünyaya yayılan dinler sayesinde, insanları daha doğru yaşamaya ve yaptıklarının iyi ya da kötü bedellerinin birgün görüleceği anlatılmaya çalışılmıştır. Bu elçilerin ölümünden kısa süre sonra ortaya çıkan ruhban sınıfı bu bilgileri sahiplenmeye kalkışmış, bazen doğru ama genelde saptırırak günüüze kadar taşımışlardır. Arkasından mezheplerin çıkması, tartışmalı bilgilerin olması da bu nedendirdir. Peki ne sebeple çıkar bu gruplar? Gücü elinde tutmak , “apaçık” olanı gizemli hale getirerek sadece kandilerine kalmasını istemek. Hatta bu gruplar, kitapların okunmasını yasaklayacak hale bile getirmeye çalışmışlar, el sürmek için binlerce şart öne sürmüşler, okunmayan ama evin başüstüne konulmasını isteyen kurallar uydurmuşlardır. Böylelikle rehber kitapları kimse okumayacak, bu bilgi kendilerinde kalacak, herkes onlara soracak ve güç ellerinde olacaktır.
Bu sadece din ile sınırlı kalmamıştır. Atatürk’ün elini birkez sıkmış kişi yazı dizisi yapar. Atatürk sert bakışlı, akıllı, yakışıklı, lider vs yazmaya başlar. Amaç Atam’In ününden gücünden kendine birşeyler çıkararak güç kazanmaktır. Hani hayatında yarım gün Fransa’da gezmiş birinin Fransa ve Fransızlar hakkında konuşması gibi. Ben oraları gödüm, siz görmediniz gücüdür bu. Ben Hz. İsa’yı gördüm, Buda ile aynı odada yattım, aynı savaştaydık vs vs aynı paraleldedir.
İslamiyette ise Hz.Muhammetin ölümü ile halifeler yerlerini başarı ile doldurmuş, sonra zaman içinde özellikle Abbasiler zamanında bu gruplar ortaya çıkmış. Fıkh çalışmaları ile bir sürü kurallar ortaya çıkmış, din zorlaşmış, gericilik ortaya çıkmıştır.

Tasavvuf da İslam dininin felsefi kısmı dersek çok yanlış olmaz sanırım. Ama sonuç itibariyle Kuran bilimi değildir. Kuran’ı okuyup, çalışanlar, başkalarını anlamadığını anladıklarını iddia edip, bir felsefe ortaya çıkarmışlardır. Doğrudur yanlıştır demek haddime düşmez. Ama mutasavvıflara göre bunu anlamak öyle kolay değildir. Çok çalışman, çok sorman, birilerine danışman gerekir. Oysa Kuran bize; sen onlara [de ki:] “Hakikati apaçık ortaya koyan bu ilahî kelâmı size indiren O iken, [neyin doğru neyin yanlış olduğu konusundaki] hüküm için O'ndan başkasını mı arayacağım?”demiyor mu? En'am 114

Ben bu konularda birçok sohbetlere katıldım. Kendini dini konularda çok bilgili zanneden birçok insan ile görüştüm. Çok ilginçtir ki birçok konuda kitap yalamış yutmuşken, kuranı okumamışlar. Okumuşlarsa da arapça olarak anlamadan okumuşlar. Nedenini yazmama gerek var mı?

Kendimce karaladım. Sürçü lisan ettiysek affola.
21 Temmuz 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder